E
|
Ecel: Bir vakit veya o vaktin sonu. Tesbit edilmiş süre. Kıyamet günü. Çöküş zamanı, kavimlerin yıkılışları. İnsan hayatı. Ölümden dirilişe kadar olan zaman. İddet. Ecel'l-Allah: Dirilme, hesab ve ceza için Allah'ın tayin ettiği süre, vakit.
|
Ecir: Dünyevi ve uhrevi karşılık, büyük sevab.
|
Ehl: Halk, ahali. Aile, yakın akraba, çevre.
|
Ehl-i Beyt: Hz. Peygamber'in ev halkı veya Ümmü Seleme'nin hadisinde saydığı Peygamber efendimizin abası altına aldığı kimseler.
|
Emanet: Mastarı eminlik; başkasının hukukunun emniyet ve güvenliği. Emniyet edilip inanılan şeyin ismi. Mutmain olmak, her türlü endişeden kurtulmak. Kur'an'da, Allah'ın ve kulların hukuku. Sorumluluk. Vahyi yükümlülük. Tevhid kelimesi. Adalet. Akıl.
|
Emin: Eman ve emniyet sahibi, asla ihanet etmeyen güvenilir kimse.
|
Emir: İş, durum. Fiil. Yönetici, vali. Çoğaltma, arttırma. Buyruk, Tedbir. Kur'an'da, Allah'ın dilediği gibi işleri düzenlemesi. Yükümlülük. Nusret, zafer, kaza, kader. Allah'ın "Ol" emriyle vücud bulmuş olan şey. Teklif. Azab. Vahy. Kıyamet.
|
Endâd: Benzerler, denkler, eşler. Ortaklar, ortak koşulanlar, Allah'a eş ve benzer tutulan varlıklar.
|
Enfal: Ganimet.
|
Ensar: Yardımcılar, yardım edenler. Terim olarak, hicret eden Mekke'li muhacirleri yurtlarına alan müslüman Medine halkı.
|
Erbâb: Rab edinilenler. Sözlerine, Allah'ın sözüymüşçesine itaat edilenler. Kur'an'da, Kitap ehli bilginleri, din adamları.
|
Esâtir: Efsane, mitoloji, geçmiş zamanlardan aktarılan uydurma masallar.
|
Esmaü'l-Hüsna: Allah'ın en güzel isimleri
|
Eza: Tiksindirici şey, iyiliğe çirkin bir şekilde karşılık verme. Dil uzatma, ihsanı yüze vurma, başa kakma, minnet altında bırakma gibi yollarla acı verme. Dünyevi ve uhrevi eziyet, zarar.
|