Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: "Allah hiç bir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik."
(Mülk suresi, 9)
Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık."
(Mülk suresi, 10)
Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun.
(Mülk suresi, 11)
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:
(Şuara suresi, 96)
"Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,"
(Şuara suresi, 97)
"Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
(Şuara suresi, 98)
"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."
(Şuara suresi, 99)
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"
(Şuara suresi, 100)
"Ne de candan-yakın bir dost."
(Şuara suresi, 101)
"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik."
(Şuara suresi, 102)
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
(Şuara suresi, 103)
Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık."
(Enam suresi, 27)