T
Tabut: Sandık. Tabut. Tabut-u Misak veya Tabut-u Ahd: İsraillilerin, başkalarıyla savaştıkları zaman bir manevi güçlendirme aracı olarak yanlarında taşıdıkları, içinde Hz. Musa'nın levhalarını ve asasını bulundurdukları sandık veya tabut.
Tağut: Put, sanem, şeytan. Allah'ın hükmünü tanımayan her varlık, kişi veya güç. Küfür ve zorbalık yolu.
Tahrif: Bir şeyi bir başkasıyla değiştirme, yerine bile bile sahtesini koyma, batıl ile süsleyip donatma.
Tahvil: Dönüşüm. İç değişiklik. Tebdil, intikal, aktarma.
Takva: Vikaye mastarından isim. Korumak. Kur'an'da, Ahirette insana zarar verecek, sonsuz bir azaba yol açacak ve dünyada da sıkıntı, yıkım, felaket gibi şeylere neden olacak şeylerden sakınmak, korkmak. İmtihanda duyarlılık. Nefsi her türlü günah ve isyandan, bozulma ve sapmalardan koruma.
Takvim: Eğri olanı doğrultmak, bir kıvama, düzene koymak, bir değer biçmek, değerlendirmek. Maddi ve manevi her tür güzellik. En güzel yaratış biçimi, suret. Kemal.
Talak: Bir kaydı çözme, salıverme. Nikah bağını çözme. Boşama.
Tashir: Boyun eğdirme, emir altına alma, yararlanılabilir duruma getirme. Görev verme, sorumluluk yükleme. Kahretme. Boyunduruk altına alarak işe koşma. Emre amade kılma. Ram etme. Arzuya uygun, uyumlu hale getirme. Musallat kılma. Bütün tabiat varlıklarının insanın yararına sunulması, insanın onları kullanabilecek, onlarla uyum sağlayabilecek bir kıvama getirilmesi. Kolaylaştırma (Teshil-Tesyir)
Tatavvu': Vacip olmayan fazla, ilave bir itaatte bulunmak. Nafile ile eş anlamlı bir kelimedir.
Tatfif: "Tıff" kökünden türeme bir kelime; bir şeyin kıyısı, kenarı veya pek az bir şey, hafif demektir. Tatfif, ölçüde ve tartıda bir şey çalmak, başkasından alırken tam, fakat verirken eksik vermektir.
Tathir: Temizlik ve arınma. Günah, isyan ve şirk pisliklerinden temizlenme. Yıkanma, gusül.
Tatmin: Kızgınlıktan, kaynaşma ve çalkantılı bir hız kazanmadan sonra durulma, yatışma. Mutmain olma.
Tavaf: Bir şeyin çevresinde yürümek, dönmek. Terim olarak, hacc ibadetinde Ka'be'nin etrafında dönmek.
Tavır: Aşama, durum. Yaratılışta safha, dönem veya farklılık.
Tayyib: Temiz, hoş, güzel. Kur'an'da, Allah'ın ve Resûlü'nün kendisine izin verdiği şey. Helal. Güzel ameller.
Tazarru': Yalvarma-yakarma. İçten isteme. Dua.
Tebdil: Bir şeyi başka bir şeyle değiştirme. Bir şeyi bir yerden başka bir yere koyma.
Tebliğ: Ulaştırma, iletme, götürme. Peygamberin Allah'tan aldıkları vahyi insanlara belli bir yöntem (sünnet) izleyerek duyurmaları, iletmeleri.
Tebşir: Müjdeleme, müjde verme. Genellikle sevindirici bir sonucu haber vermek anlamında kullanılırsa da, bazan kötü bir sonucu haber vermek için de aynı kelime kullanılabilir. Kur'an'da, mü'minlerin dünyada sürdürdükleri temiz, acılı ve İslami hayatın ebedi karşılığının daha dünyada iken onlara haber verilmesi, müjdelenmeleri. İnzar'ın zıddı.
Tebyin: Temyiz etme, ayırdetme. Açıklama. Bir müşkülü giderme, bir kapalılığı açma.
Tecavüz: Belli bir sınırı aşmak, geçmek, çiğnemek. Vazgeçmek.
Tecessüs: Cess'ten türeme. Cess, aslında hastalığı anlamak için nabız yoklamak, el ile yoklamak ve haber araştırmaktır. Dikkat ve titizlikle araştırma. Gizlilikleri, ayıp ve kusurları, başkalarının mahrem hayatını araştırma. Casus da bu kökten türeme bir kelimedir.
Tedbir, Tedebbür: Bir işin iyi ve sıhhatli olması için arkasını, önünü gözeterek takdir ve idare etmektir. Bütün evreni yönetmek, her işi evirip çevirmek. Tabii düzenini ayakta tutmak, kanunların işlemesini sağlamak.
Teemmül: Düşünce dinamiklerinin işler bir duruma getirilmesi. Bir şeyi bütün incelikleriyle ve unsurları arasındaki bağıntılarını gözden uzak tutmayarak inceden inceye ve dikkatle düşünme. Kişiyi gaflet uykusundan uyandıracak düşünme yöntemi.
Tefavüt: Aykırılık, çarpıklık, çelişki, uyumsuzluk, noksanlık.
Tefehhüm: İnsanın kavrama, kavramları anlama yeteneği ve çabası. Fehm, anlama.
Tefekkür: Gereği gibi ve hikmetle düşünme. Zihnî üstün bir çaba harcama, cehd.
Tefsir: Açığa vurmak, örtüyü açmak. Akla yatkın bir şeyi izah etmek, kapalı, toplu bir anlamı açıklamak. Yorum tarzı.
Teheccüd: Gecenin bir bölümünde kalkıp ibadet etmek, namaz kılmak.
Tehlike: Sonunda büyük zarar, kayıp ve acı olan iş. Kur'an'da, cihadı ve infakı terketmek suretiyle toplumun karşılaşacağı büyük zararlar, kölelik, açlık, iç çatışmalar; ahirette de zorlu bir sorgulamaya tâbi tutulma.
Tekasür: Çokluk, servet, bolluk. Sayı çokluğu. Öğünç ve kibir araçları. Çok sayıda ayrıntı, teferruat. Kur'an'da, insanın zenginlik ve maddi güç toplama tutkusuna kapılması veya hayatın asıl ve nihai sorunlarını unutacak kadar ayrıntı cinsinden şeyler, meseleler ve uğraşılar içinde kaybolması; üstelik bunu övgü, ayrıcalık ve üstünlük konusu görmesi.
Tekbir: Büyükleme. Terim olarak, Allah'ı büyükleme. O'nu tazim etme, yüceltme. O'nun dışında hiç kimseyi, hiç bir varlığı ve gücü büyük kabul etmeme, reddetme.
Te'lif: Ülfet ettirmek, alıştırmak, ısındırmak, kaynaştırmak, sevdirmek, bir araya getirmek, birleştirip dağınıklığı, parçalanmayı gidermek.
Tereddi: Gerileme, çöküş, düşüş. Terim olarak, kişinin İslam'ın izzet ve şerefine mensup olduktan sonra geri dönmesi, alçalması. Dejenerasyon.
Tertil: Aralarında az aralık bulunan düzgün ve uyumlu dişler için kullanıldığı gibi, sözü düzgün, yavaş yavaş, gerekli araları vererek, güzel telif ve beyan ile söylemeye de sözün tertili denir. Terim olarak, ayet ayet ayırma. Açıklama. Belli bir düzen ve kural içinde okuma. Ağır ağır, harflerini belli ederek okuma.
Tesbih: Aslı suyun içinde süratle yürümek, yüzmek. Yıldızların kendi yörüngelerinde akması. Tathir etme, pek temiz tutma. Yüceltme. Terim olarak, Allah'ı tenzih etme, yüceltme. Deruni bir iç duyarlılık ve tabii bir halde Allah'a yönelme, O'nu anma.
Tevbe: Dönmek. Bir şeyi yapmaktan vaz geçmek. En kapsamlı ve en özlü anlamıyla günahı ve isyanı terktir. Ciddi bir pişmanlık, bir daha günaha dönmemek üzere kesin bir karar verme ve bunu ısrarla uygulama (Bkz. Nâsuh Tevbe).
Tevekkül: Kendi adına bir başkasını vekil kılma. İnsanın gücü dahilinde olan bütün tedbirleri aldıktan ve yapılması gerekenleri ihmale yer vermeden yaptıktan sonra, gücünü aşan şeyleri Allah'a bırakması, yalnızca O'na güvenip dayanması, kendini O'nun koruyuculuğuna terketmesi.
Tevhid: Birleme. Terim olarak, hiç bir benzer, denk, eş ve ortak koşmaksızın Allah'ın birliğine katıksız olarak iman etmek. Allah'ı tek yaratıcı, rızık verici, terbiye edici, tedbir edici, emir ve hüküm koyucu, hesap sorucu ve karşılık verici olarak bilmek ve kabul etmek. Kullukta Allah'tan başka hiç bir gücü, hiç bir şahsı, hiç bir kurum ve nesneyi pay sahibi kılmamak.
Te'vil: Yorum, insanın istek ve tutkularına uygun düşen çarpık tefsir ve açıklama tarzı. Veya bir şeyi aslına döndürmek, söz veya fiil halinde asıl amacına ulaştırmak. Açıklama biçimi. Bir ihbarın gerçekleşmesi. Kur'an'ın va'dettiklerinin sonucu.
Tevrat: Kelime anlamı şeriat ve hak demek olan Tevrat, Allah'tan Hz. Musa'ya indirilen kitaptır. İbranice olarak indirilen bu kutsal kitap sonraları Yahudi bilginlerince tahrif edilmiştir. Bugün aslı mevcut değildir.
Teyemmüm: Suyun bulunmadığı yerde veya bulunup da kesin zaruret sonucu kullanılamadığı zamanlarda su yerine temiz toprakla abdest almak.
Tezkiye: Tezekki, temizlenmek demektir. Halis, arı, pâk olmak. Aydınlanmak, nemalanmak.
Tilavet: Takip etme, izleme, bir şeyin arkasına düşme. Okuma, aktarma, uyma, tabi olma. Terim olarak tilavet, Allah'ın indirilmiş kitaplarına uyma, onları okuma ve anlama. Okumadan daha kapsamlı bir terim olarak ilim ve amel anlamlarına da gelir.
Tûba: Habeş veya Hind dillerinde cennet. Cennette bir ağaç. Mis gibi hoş kokulu ve güzel, çarpıcı. Kutluluk, mutluluk, güzellik.
Tuğyan: Taşkınlık. Küstahlık yaparak sınırı aşmak, haddi çiğnemek. Azgınlık, şaşkınlık. Küfürde inatçı ve saldırgan tutum. Zorbalık, haksız tahakküm, baskı. Allah'ın dışında her neye olursa olsun kullukta bulunmak tuğyan, kullukta bulunulan şey de tağuttur.